◊
“Benimle Söyle”de kaptan olarak karşımıza çıktınız. Birinci kısmı kaçıranlar için sorayım; tam olarak Tekçe Akalay’ın misyonu nedir bu programda?
– Aslında tam olarak misyon diyemeyiz, birleştirici bir ögem diyelim. Heyet üyelerimizin her birinden ayrıcalıklı tek bir özelliğim var, o da eşitlik anında çift oy hakkına sahip olmam. Bunun dışında heyetimizde benden katbekat bilgili müzik otoriteleri, birbirinden kıymetli müzisyenler ve eğitimciler var. Ben yalnızca gemiye kaptanlık ediyorum diyelim ve olağan ki 100 kişilik heyetin karşısına çıkacak yarışmacılarımızın heyecanlarını yenmelerine vakit zaman yardımcı oluyorum.
◊
100 kişilik heyet önünde yarışacak şahısları yönlendirmek, üzerinizde nasıl bir baskı yaratıyor?
– Baskı yaratmıyor açıkçası. Baskıyı daha çok yarışmacılarımız hissediyor. Tertipli olarak sahne alan ya da müzikle uğraşan birçok yarışmacının, performansları sırasında bocaladığı anlar oldu, olabiliyor. Orası çok acayip bir yer ve atmosfer. Programın sonunda yarı finale katılmaya hak kazanmış yarışmacıların yanına indiğimde, onların ne hissettiğini az çok anlayabiliyorum. Devasa bir dekor ve sana bakan 100 kişi! Biz her ne kadar sahne deneyimlerimizden ötürü bu hislere nispeten alışık olsak da onlar için biraz tansiyonlu. Yarışmak aslında başlı başına güç bir iştir, bir de heyet faktörünün eklenmesi hakikaten o sahneyi daha çetrefilli kılıyor.
ACILARDAN BESLENEN BİR MÜSABAKA DEĞİL BU
◊
Tam hakkınızda “Bodrum’a taşınıyor” haberleri çıkmışken, ağır bir iş programına dalıverdiniz yine… Sizi kararınızdan döndüren ne oldu?
– Gerçek bir haber değildi o. Bu programda beni cezbeden faktörlerden biri, bu işi hayatımda birinci kere yapıyor olmam. Bir vakitler kısa bir periyot de olsa televizyonculuk yapmıştım ancak bu minvalde bir programa birinci kere dahil oluyorum. İkinci ve en değerli faktör ise rengarenk skalasıyla birleştirici bir tutuma sahip olan 100 kişilik heyeti. Mutsuzluklardan, acılardan ve arbedelerden beslenen bir müsabaka programı değil “Benimle Söyle”. Ayta’nın (Sözeri) olağanüstü bir tabiri var, “İnsanların hayallerine dayanak olmak için buradayım” diyor daima. Benim için de motamot o denli… Tüm yarışmacılarla o stüdyoda geçirdiğimiz vaktin çok değerli olduğunu düşünüyorum. İleride ismini daha sık duyacağımıza inandığım benzersiz yeteneklerin doğuşuna şahitlik ediyoruz.
◊
Siz TOG Bazar aktifliğine de dayanak veriyorsunuz. Toplumsal sorumluluk projeleri, hayatınızda ne kadar yer kaplıyor?
– Evet. LÖSEV, TOG, TEGV, TEMA, ÇYDD ve şu an aklıma gelmeyen daha birçok vakfa ve kuruma el veriyorum. Ne kadar çok, o kadar düzgün. Bu şuurun gelişmesi ve yayılması için yetişebildiğim kadar çok toplumsal sorumluluk projesine dayanak vermeye çalışıyorum. Tanınırlığımı ve sevenlerimin hissettirdiği gerçek sevgiyi yanlışsız kanallara ve maksatlara yönlendirmeye uğraş ediyorum. Bana armağanlar göndermek istediklerinde “Lütfen yapmayın” diyorum, “Benim bunlara gereksinimim yok. Siz bunlar yerine illa benim için bir şey yapmak istiyorsanız bir kuruma, kuruluşa ya da vakfa bağış yapmalısınız. Bizim birleştiğimiz noktalar bunlar olmalı. Paranız yoksa da istekli olun”… Gençler, çocuklar ve engellilerin eğitimi konusunda hassasım. Bu sıkıntılar benim için önemli ehemmiyet arz ediyor. Katkım işe yarıyorsa ne keyifli bana.
◊
Dizi çalışmalarına orta mı verdiniz?
– Televizyon dizilerinde yaklaşık 12 sene boyunca neredeyse hiç orta vermeden, her dönem etkin halde rol aldım, çalıştım. Nihayetinde benim de işim oyunculuk, yani geçimimin büyük kısmını buradan sağlıyorum ve işimi çok seviyorum. Lakin diziler birçoğumuzun zevk alarak ve insani normlarda çalıştığı formasyonunu ve içerik kalitesini göz nazaran göre kaybetti maalesef. Bir senaryodan ne kadar etkilenirseniz etkilenin, müddetlerin uzunluğu çabucak hemen hepimizi etkiledi. Halihazırda devam eden kaliteli işlerin de o kaliteyi koruma edebilmek için neleri feda ettiğini hepimiz artık çok güzel biliyoruz. Ben de bu serüvendeki yorgunluğumu atmak üzere bir müddet dinlenmek isterken, dönemin başında tekrar öykü ve karakterden etkilenip yeni bir diziyle kuvvetli bir maratona girdim. Projemiz erken final yaptı, çabucak akabinde soluk almadan diğer bir projeye başlamak istemedim açıkçası. İşin gerçeği bu.
◊
Ya tiyatro… O devam ediyor değil mi?
– “7 Kocalı Hürmüz” yeni dönemde devam ediyor, evet. Seyircimiz bizi üçüncü döneme da taşıdığı için çok memnun ve gururluyuz. Ben aslında Hürmüz’ü çok seviyor ve özlüyorum. 10 dönem da devam etse oynarım sıkılmadan.
SAÇLARIMI UZATIYORUM AMA ANLAŞILMIYOR
◊ Bu yıl kısa saçlı bayanların periyoduydu. Uzun müddet bu çağdaş imaja devam mı?
– Evet, denk düştü sanırım, bir yıldır konuşuluyor hepimizin saçları. Ben artık saçlarımı uzatıyorum aslında lakin kıvırcık olduğu için pek anlaşılmıyor.
◊ Son devirde oyuncular albüm çıkarmaya başladı. Size de bu çeşit teklifler geliyor mu?
– Bu hayatta imkanı olan herkes sevdiği her şeyi öğrenmeli, yapmaya çalışmalı. Halka arz sorununa gelince, talep görüyorsa buna kim ne diyebilir? Zevkler görelidir. Benim de müzikle ilgim herkesinkinden farklı olarak bana özel. Üretmeyi ve paylaşmayı seviyorum. İstediğim özgünlükte bir üretimim olursa ki daha evvel bir kez oldu ve dinleyici ile etkileşimi beni çok memnun etmişti, tekrar kendimizce çalıp söyleyip, sevdiğim tabirimle denize bırakabilirim tahminen.
